Buğday tenli bir kızım. İstanbul’da üniversitede okumaktayım. Lise yıllarım Ankara’da geçmesine rağmen üniversite sınavında İstanbul yazdım özellikle ve büyük bir şehirde yalnız başıma yaşama hayallerimi gerçekleştirmek istedim. Bir senedir Taksim civarında ikamet ediyorum. Gündüz okul geceleri ise gece hayatının uğrak mekanlarında takılıyorum. Ve çok da eğleniyorum kendi başıma. Pek fazla arkadaş edinmeyi de sevmiyorum, çünkü yalnız yaşamak bana daha fazla keyif veriyor. Ailem zengin sayılır, para yönünden de eksiklik çekmiyorum desem yeridir. Rahat yaşamayı severim, öyle herkesin hayatıma ve işime burnunu sokması benim hiç hoşuma gitmez. Biliyorum Türkiye standartlarında bir kadın değilim pek ama yine de ben böyle bir kadınım işte.
Güzel sanatlar’da okuduğum içinde genel de hayata daha sanatsal bakıyorum. Sergi salonları gezmekten ve sanat çevresinde takılmayı severim. Giyimim biraz rahat gelebilir arkadaşlarıma filan ama ben dediğim gibi rahat bir kadınım işte. Sadece zevk olsun diye resim yapıp satıyorum galerilere filan. Daha çok soyut çalışırım. Neyse kendimden çok fazla bahsetmek beni de sıkıyor. Arada da bu siteye takılıp burdaki hikayeleri okumaya çalışıyorum. Gerçekten acayip anıları olan insanlar varmış. Ben de bunlardan cesaret alarak sizlere geçen hafta başımdan geçen bir hikayeyi anlatmak istemiştim. Olay Taksim’de geçti aslında…
Okuldan çıktığımda bir hayli yorgundum ama eve gitmeden önce bir bara uğrayıp bir kaç kadeh bir şey içmek istemiştim. Böylesi bir tercih beni çok daha mutlu ediyordu. Çünkü nasılsa eve gidip ders çalışacak ve yatıp uyuyacaktım. İstediğim tam olarak da bu değildi aslında bu gece. Daha farklı bir şeyler denemek istiyorum ben. Arka köşelerde bir masa bulup oturdum. Ve bir bira söyledim kendime. Bu anı seviyordum. Genelde akşamları buraya takılıyor, arkada bir masa ayarlıyor kendime ve bir bira söyleyip kitabımı okuyordum. Bu bara beni rahatsız edebilecek kimse gelmiyordu, buna son derece güvendiğim için burayı tercih etmiştim zaten. Neyse bir bira söyledim ve çantamdan en sevdiğim yazar olan Charles Bukowski’nin bir romanını çıkardım okumaya başladım. Onu çok severdim, kadınlara bakış açısı, hayatı umursamadan, tam bir serseri gibi yaşayıp bir de üstüne sanatsal bir yaşamı benimsemesi onu sevmem için yeterli sebeplerdi. Benim erkek versiyonum gibiydi sanki. Kitabımı çıkardım ve dün kaldığım yerden okumaya devam ettim. Tam sevgilisi ile başından geçen bir seks anısını okuyordum ki garson yanıma yaklaştı. Beni rahatsız etmekten çekinir halde, ağzını ufak açarak sessizce bir soru sordu. “Bir şey ister misiniz?” Ona sipariş verdiğimi ve onu da daha önce getirdiğini, başka bir isteğim olmadığını söyledim. Bana tekrar böyle bir soru sorması fazlasıyla saçmaydı ama daha önceki akşamlar gibi bu tavrına artık alışmıştım. Sanırım bana yazıyordu… Her gece onu tersleyip masamdan gönderdimse de bu gece içimde garip durumlar vardı. Değişik bir şeyler yapmak istiyordu canım. O yüzden terslemeden sordum, “Benimle oturmak ister misiniz?” diye. Hiç düşünmeden kabul etti ki zaten ben de bunu yapacağından gayet emindim. Bu gece her zamankinden daha güzel ve bana kalırsa bir hayli de seksiydim. Üzerimde dar bir kot pantolon ve ince askılı, göğüslerimi hafifçe açıkta bırakan bir tshirt vardı. Ben bir erkeğin yerinde olsam bu gece beni kesinlikle yalnız bırakmazdım.
Bir sandalye çekip yanıma oturdu ve masanın üstündeki kitabı eline alarak Bukowski’yi sevip sevmediğimi sordu. Ben de çok sevdiğimi ve onu kendime çok yakın hissettiğimi söyledim. Bana kalırsa bir kadının bu söylemesi gayet rahat ve seks seven bir havada olduğunu gösterirdi. Ben de bu gece bir hayli cesurdum sanki… “Ben de çok severim” dedi ve onun gibi yeraltı edebiyatı yaptığını ve şiirler yazdığını söyledi. Yüzüne ilk defa o kadar uzun süre bakmıştım. Aslında hiç de fena bir erkek değilmiş. Mavi gözleri ve uzun saçları ile bir kadını etkileyebilecek bir erkekti. Şiir yazıyor olması ve ses tonu da bir hayli etkileyeciydi. Sohbeti bir hayli koyulaştırmıştık. Ve onun ne kadar kültürlü bir erkek olduğunu da o gece iyice anladım. İçimde o gece tek bir istek vardı o da yazdıklarını okumaktı. “Şiirlerini okumak istiyorum” dedim. Fakat yanında bulunmadıklarını, evinde daktilosunda yazdığını ve pek yanında taşımadığını söyledi. Tek bir yolu vardı o da belliydi ya yarını bekleyecektim getirmesi için ya da onunla gidecektim. Ben ikinciyi tercih edecektim çünkü bu gece denemediklerimi deneme gecemdi, biliyordum.
Barı kapattık ve yola çıktık. Evi bara yakın bir sokaktaydı. Eski püskü bir apartman dairesinde arkadaşları ile yaşıyordu. Arka odada, bahçeye bakan bir pencereli odası vardı. Sohbetimize odasında devam ediyorduk. Devamlı olarak biralar servis ediliyordu ve şiirler okunuyordu karşılıklı. Cesaretle ben de bu güne kadar kimseye okumadığım şiirlerimi ona okuyordum. Terlemeye başlamıştım aslında, oda bir hayli sıcaktı. Ve bu genç beni farkında olmadan bir hayli etkilemişti. İçkiyi de biraz fazla kaçırınca aklımdan garip garip şeyler geçmeye başladı tabii. Ona büyük bir cesaretle merak ettiğim bir şeyi sordum. “Kız arkadaşın var mı?” O da bir kız arkadaşı olduğunu söyledi. Aslında bunun benim için bir önemi yoktu, beni buraya getirdiğine göre onun için de çok bir önemi olduğunu düşünmüyordum. Bu oyunun kurallarını ben koyuyordum aslında ve ona benimle birlikte olmak isteyip istemediğini sordum. O da sadece bunu düşünüyormuş gibi üzerime fırladı birden ve elimdeki bira bardağını masaya bırakıp beni tuttuğu gibi yer yatağının üzerine fırlattı. Güçlü bir erkekti. Ve üzerindeki tshirt’ü çıkarttığında gördüm inanılmaz güzel bir vücudu vardı. Böyle erkeklere de ancak seks hikayeleri nde rastlanırdı. O anın etkisiyle bende yatağa uzandım ve onu beklemeye başladım. Çok geçmeden yanıma geldi ve öpüşmeye başladık. Saçlarımdan sıkıca kavramıştı beni, boynumu kıpırdatamıyordum çünkü öyle bir şiddetli emiyordu ki dudaklarımı delirmek üzereydim zevkten. Bacaklarımı açıp araya girdi. Kotumun üzerinden onun ne kadar bu anı arzuladığını hissedebiliyordum. Yavaşça pantolonu üzerimden atmaya çalışıyordum ama üzerime öyle bir abanıyordu ki uzun zamandır kız arkadaşı ile de birlikte olmadığı belliydi. Olsun ben onu bu gece mutlu etmeyi kafaya koymuştum aslında ondan çok kendimi düşünüyordum. Pantolonumu çıkardım ve onun üzerimde gidip geldiğini hissediyordum artık. İnce askılı tshirt’üm de o anın aleviyle atılmıştı üzerimden. Ve iri göğüslerim onun dili ile hafifçe ıslanıyordu. Yan odadaki arkadaşları eminim o an attığım çığlıkları duymuşlardır. Onu yatağa sırt üstü yatırıp üzerine çıktım. Ve kontrolü yine elime almıştım. O da beni belimden kavrayıp içime doğru…
Sonrasında ne mi oldu? Bu anı ve devamını sana anlatmamı istersen beni ara derim tatlım…0088 1820 1919
Erkan dediğim arkadaşımla üniversite çağlarında çok yakın bir dostluğumuz vardı ve çok sık görüşürdük. Hatta onun veya benim aşk acısı çektiğimiz dönemlerde sabahlara kadar telefon kulağımızda yatağın içerisinde dertleşir hatta telefon açık uyuya kalırdık. Bu dönem içerisinde benim sevgilimden ayrıldığım bir dönem içimde ona karşı kıpır kıpır bir takım duygular olmuştu ancak o dönem benim bir arkadaşımla birlikteliği olduğu için içime atmıştım ve hayallerimde tutmuştum hep ona olan duygularımı. Onu çok fazla arzuladığım zamanlarda oldu ama sadece fantezilerimde kaldı hepsi. Neyse üniversite sonrası benim ciddi bir ilişkim oldu ve iş evliliğe kadar gitti. Boşandığım eşimden bahsediyorum tabi. Yeni hayat koşuşturmacası, iş yoğunluğu ve eşimin kıskançlığı nedeniyle eski arkadaş çevremden kimseyle görüşemedim ve ciddi anlamda koptuk.
